Sabah sırasıyla:

06:00 Bakırköy - Alfemo Mobilya önünden,

06:15 Mecidiyeköy - Mado önünden,

06:30 Kadıköy - Kadıköy Evlendirme Dairesi Otopark önünden

hareket ederek, Orhan Gazi Köprüsü üzerinden Ayvalık'a doğru hareket. Varışta, Cunda Adası'nın kalbinde keyifli bir bayram yemeğinin ardından adanın keşfi. Kurtuluş Savaşı sırasında işgalcilere ilk asker kurşununun sıkıldığı yer olan ve bugünkü ismi olan Ali Bey Adası'nı buradan alan Cunda Adası, mimarisiyle tipik bir Ege köyüdür. Dar sokakları, taş evleri, Camileri ve Kiliseleriyle, iyot kokan sahili ve masmavi deniziyle kendinizi film setinde hissedeceğiniz ada, her köşesinden fışkıran tarih ve doğal güzellikler sizi hayran bırakacaktır. Sonraki durağımız, Zeus'un İda adındaki süt annesinin, şeytanın Zeus'a zarar vereceği korkusuyla kovduğu ve 3 ayaklı olduğuna inanılan şeytanın kaçarken bıraktığı ayak izlerinden birini bıraktığı yerlerden biri olan Şeytan Sofrası. Sönmüş bir volkanın lav birikintileri ile oluşmuş ve sofrayı andıran bir tepe olan Şeytan Sofrası güneş batışının bir başka doyumla izlendiği bir noktadır. Güneş Batışı'nı izledikten sonra otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme Babacan Hotel'de 4*.

Sabah, Yunan mitolojisinden Hristiyanlığa, Alevilikten Sünniliğe tarih boyunca her inancın kutsal bir yer olduğuna kanaat ettiği eski adıyla İda Dağı, yeni adıyla Kaz Dağları'na hareket. Gün boyu, zeytin ve çam ağaçları ile çevrili, dünyanın oksijen oranı en yüksek yerleri arasında yer alan ve taş evlerden oluşan Yeşilyurt Köyü; 1980'lerde İstanbullu bir grup yazar çizer arkadaşın, Kazdağı gezileri sırasında kaderine terk edilmiş, hayaletleşmek üzere olan ve devletten hiç bir destek alamadan, buradaki evleri satın alıp restore ederek hem tarihe, hem de sosyal hayata kazandırdıkları, dantel gibi sokakları, pırıl pırıl tarihi evleri İtalya'nın meşhur köylerine benzer güzellikte Adatepe Köyü; Edremit körfezine hakim ve baş tanrı Zeus'a ait olduğu düşünülen Dede Tepe üzerine inşa edilen Zeus Sunağı gezileri. Gezi esnasında, bir köy lokantasında öğle yemeği. Akşamüstü, Ayvalığa dönüşte şehir merkezinde serbest zaman ve otelde dinlenme. Akşam yemeği tipik bir Ayvalık meyhanesinde. Geceleme otelde.

Sabah, Ege kıyısında son bir kahvatıdan sonra Assos'a doğru hareket. Midilli Adası'nın karşısındaki bu şirin balıkçı köyünün tepesinde bulunan Assos Antik Kenti harabeleri, geçmişte Aristo'nun burada kurduğu felsefe okuluyla tanınmış. Şehrin en tepesinde ki Dorik üslupta inşa edilmiş Athena Tapınağı ise, muhteşem duruşuyla ziyaretçileri adeta Aristo'nun seminerlerine doğru sürüklemekte. Assos'u gezdikten sonra, Gülpınar'da bulunan ve Troya'nın en önemli kült merkezlerinden biri olan Apollon Smintheus Kutsal Alanı'na doğru yola devam. Burada İÖ 5000 civarına tarihlenen bir prehistorik yerleşime ait kalıntılar tespit edilmiştir. Bugün gördüğümüz tapınak, MÖ 150 yıllarında İon stilinde yapılmıştır ve Kuzeybatı Anadolu'da, Troya bölgesinde tek örnektir. Tapınak'ta Hellenistik Çağ Anadolu mimarlığına imzasını atan Mimar Hermogenes'in uyguladığı pseudodipteros (yalancı iki sıralı sütun) plân tasarımı kullanılmıştır. Kazılarda bulunan ve konusunu Homeros'un İlyada Destanı'ndan alan kabartmaları ile de dikkat çeker. Bu ilginç yapıyı gezdikten sonra tarih öncesi dönem kazılarının yapıldığı ilk yer olan ve bu özelliği nedeniyle arkeolojinin bilim olduğu yer olan Troya' ya hareket. Varışta, Homeros'un İlyada Destanı ile tarihe geçmiş Troas Bölgesi'nde iz bırakan Troya ve kültürlerinin yaşamı ve arkeolojik tarihi, kazılardan çıkan eserler aracılığıyla anlatıldığı Troya Müzesi gezileri: Yunan mitolojisinde meşhur Truva savaşlarının geçtiği ve arkeolojik kazılar sonucunda 9 yerleşim katmanına ulaşılan Antik kentin keşfi. Tarihte, herhalde bir kadın kaçırma olayı nedeniyle çıkan en büyün savaş olan Truva savaşları Anadolu'lu ozan Homeros'un İlyada ve Odysseia adlı destanlarına göre 10 yıl sürmüş. Çıkış nedeni ise Troya'lı Paris'in Sparta Kralı Menelaus'un karısı Helen'i kaçırması. Bunun üzerine Akalar Troya kentine saldırırlar. Çağımızda, Troya'yı şöhrete kavuşturan ise Alman tüccar, maceracı ve hırsiz Heinrich Schliemann oldu. 1871 yılında Osmanlı Devleti'nden izin alarak Hisarlık Tepe'deki höyükte kazı yaparken bulduğu hazineyi Yunanistan'a kaçırdı. Uzun bir yolculuktan sonra, hazinenin önemli bir bölümü bugün Moskova, Puşkin Müzesi'nde sergilenmekte. Gezinin ardından, Çanakkale Boğazı'nı köprüden geçerek Gelibolu'ya varış. Boğaz kıyısında geç bir öğle yemeği yedikten sonra İstanbul'a doğru yola devam. Akşam 22:00 civarı İstanbul'a varış ve yolculuğun sonu.