1. Gün İstanbul - Diyarbakır - Hasankeyf - Midyat

Sabah, İstanbul Havaalanı'ndan, saat 08.40'daki Türk Hava Yolları uçuşuyla Diyarbakır'a hareket. Saat 10.25'te Diyarbakır'a varış, karşılama ve
Diyarbakır gezisi:
Mezopotamya ile
Anadolu medeniyetlerinin geçiş noktasında olan Diyarbakırın tarihi MÖ. 3000 yıllarına kadar uzanır. Bu dönemde şehrin merkezinde, Hitit ve Hurri-Mittani egemenliği yaşanmış ve MÖ 1260 dan sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Ermeniler,Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler,Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular,İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır'a egemen olmuşlar. Çin Seddi'nden sonra en uzun sur olması ile ünlenen
Diyarbakır Surları 5.5 km uzunluğunda ve 7-8m yüksekliğindedir. 16 kalesi ve 5 çıkış kapısı olan siyah bazalt surlar, kentin en ilgi çekici yeridir. Ortaçağ askeri mimarisinin muhteşem örneğini oluşturan bu surlar yazıtlar ve kabartmalarla dekore edilmiş. Surlardan sonra M.S. 639 yılında Mar-Tama kilisesinden camiye çevrilerek kara taşlarla inşa edilen ve Anadolu'nun en eski camisi olan
Ulu Camii gezisi: Avlusundaki şadırvanları, çeşitli devirlere ait kitabeleri yönünden büyük değer taşımaktadır. Öğle yemeğinden sonra
Midyat'a hareket. Yolda, yükselen baraj sularından dolayı artık detaylı gezemediğimiz muhteşem
Hasankeyf' den son nostaljik görüntüleri alabilmek ve kasabanın havasını soluyabilmek için bir mola. Daha sonra,
Tur Abdin bölgesinin en eski köylerinden olan
Anıtlı Köyü'nde bulunan ve günümüzde eşine az rastlanan bir mimari özellikteki
Meryem Ana Kilisesi gezisi. Akşam üstü Midyat'a varış ve otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
2. Gün Mor Gabriel Manastırı - Dara Harabeleri - Darulzaferan Manastırı - Mardin

Sabah, kahvaltının ardından
Mor Gabriel Manastırı'na hareket. Yayvantepe yakınlarında bulunan manastırın yerleşimi 1600 yıl öncesine dayanır. Temelleri ilk olarak M.S. 397 yılında Mor Samuel ve Mor Şemun adında iki Süryani rahip tarafından atılmış. Midyat Platosu'ndaki manastır yaşamının en eskisi olduğu için, yüzlerce rahibi barındıracak büyüklükte inşa edilmiş. Bu ilginç manastırın keşfinden sonra
Midyat'a geri dönüş ve eski mahallelerinin keşfi: Şehrin taş evlerle çevrili sokakları adeta bir film stüdyosunu andırmakta. Evlerin içinde, devlet konukevi gibi çok iyi restorasyon görmüş ve bir çok film çekiminde kullanılmış olanlarıda bulunmakta. Kendinizi Mezopotamya uygarlığının derinliklerinde hissedeceğiniz bu gezintiden sonra
Telkari Gümüşcüler Çarşısı' nda bir mola ve ardından öğle yemeği. Daha sonra,
Dara Antik Kenti'ne doğru yola devam. Tarihte
Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius'un girişimleriyle 505 yılında,
Doğu Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kurulmuş. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kenti'nin çevresi 4 kilometrelik bir surla korunmakta. İç kale, kentin kuzeyinde ve 50 metre yüksekliğindeki tepenin üst düzlüğüne konuşlanmış. Kent içinde bulunan, kilise, saray, çarşı, zindan, tophane, su bendi kalıntıları ve Geç Roma Dönemi'ne kadar uzanan mağara evleri gördükten sonra
Mardin'e doğru yola devam. Varışta
Darulzaferan Manastırı'nın ziyareti: M.Ö. 4000 yılından bugüne dek ayakta kalmış olmasına rağmen Mezopotamya'daki manastırlar arasında en sağlam yapıya sahip olanıdır. Halen Süryani Kilisesi'nin önemli dini merkezlerinden biri olan manastırın kuruluşundan önce burada, günümüzde Mor Hananyo Kilisesi'nin doğu köşesinde görülebilen bir Güneş Tapınağı'nın mevcudiyeti bilinir. Bu yapının, düz taşlardan oluşan ve hiç bir birleştirici malzeme kullanmadan tutturulabilmiş tavanı çok ilginçtir. Daha sonra otele yerleşme. Akşam yemeği ve geceleme otelde.
3. Gün Mardin - Göbeklitepe - Urfa

Sabah, kahvaltının ardından
Mardin şehir turu:
Sakıp Sabancı Kent Tarihi Müzesi, Dilek Sabancı Sanat Galerisi, Postane Binası (eski Mardin konağı),
Zinciriye Medresesi, Kasımiye Medresesi, Ulu Cami ve
Mardin'in dar sokakları ile çarşıları. Öğle yemeğinin ardından,
Dünya Mirası listesine dahil edilen
Göbeklitepe'ye hareket. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu olan
Göbeklitepe, araları taş duvarla örülü T biçimindeki 10 - 12 yuvarlak planda dizilmiş dikilitaş ve merkezine yerleştirilmiş daha yüksek boyda iki dikilitaştan oluşmakta. Bu dikilitaşların çoğu üzerinde insan, el ve kol, çeşitli hayvan ve soyut semboller, kabartma ya da oyularak betimlenmiş. Bu kompozisyonun, bir öykü, bir anlatım ya da bir mesaj ifade ettiği düşünülmekte. Sonuçta, buranın bir yerleşim yerinden ziyade bir kült alanı olduğu savı güç kazanmakta. Buradaki kült yapılarının üretime geçiş aşamasına yakın olan son avcı grupları tarafından inşaa edilmiş olduğu düşünülmekte ve tüm bu dikilitaşlar, stilize insan heykelleri olarak yorumlanmakta. Gezinin ardından
Urfa'ya varış ve otele yerleşme.
Akşam
''Sıra Gecesi" eşliğinde yöresel yemekler ve müziklerle yorgunluğunuzu atacağınız tarihi konağa hareket. Geceleme otelde.
4. Gün Urfa - Harran - Istanbul

Sabah, kahvaltının ardından, 2015 yılında açılan
Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ziyareti. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Arkeopark ve Edessa Mozaik Müzesi'nden oluşan Haleplibahçe Müze Kompleksi, 34 bin metrekarelik kapalı alanıyla Türkiye'nin en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Göbeklitepe, Nevalı Çori, Akarçay Tepe, Hassek Höyük, Gre Virike, Lidar Höyük gibi höyüklerin her biri uygarlık tarihinin mihenk taşlarını oluşturuyor. Şanlıurfa'da özellikle 1960'lı yıllardan beri yapılan Baraj Kurtarma Kazıları ile çok önemli arkeolojik eserler keşfedildi. Çağdaş müzecilik anlayışı ile kurulan yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi'nde bu höyüklerin her biri, gerek kazı hikayesi gerekse eserleri ile, bölgede uzun yıllar çalışmış ve bu kazılarda görev almış deneyimli bilim insanlarının desteği ve katkısı ile özel tasarlanan bir mekan içerisinde sergilenmekte. Müze gezisi ardından
Balıklı Göl gezisi. İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düştüğü yer olarak bilinen bu iki göl, kutsal balıkları ve çevrelerindeki tarihi eserler ile Şanlıurfa'nın sembolü haline gelmiş. Balıklı Göl gezisinden sonra, Urfa'nın tarihi dokusunun keşfine
kapalı çarşı, eski taş sokak ve evler, Gümrük Han'la devam. Ardından, Gülhan Restoranda en lezzetli yöresel kebabları tadacağınız öğle yemeği ve Urfa yakınlarında bulunan
Harran'a hareket. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2.000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde rastlanır. M.Ö. 2.000'in ortalarına ait Hitit Tabletleri'nde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının şahit tutulduğu belirtilmektedir. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmasında dolayı Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların önemli uğrak yerlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmıştı. Bu da burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuştur. Harran, Ay, Güneş ve Gezegenlerin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin ( Sabiizm ) önemli merkezi olmasıyla tanınırdı. Bu nedenle Harran'da Astronomi ilmi çok ilerlemişti. Dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden birisi Harran Ekolü'dür. Bugün, şehri besleyen ırmaklar kurumuş olduğundan, sudan ve yeşilden mahrum bir ovanın ortasında 5000 yıllık tarihi, tipik evleri, höyüğü, kalesi, şehir surları ve çeşitli mimari kalıntıları ile ayakta durmaktadır. Tipik toprak evleri ve harabeleri gezdikten sonra Urfa'ya geri-dönüş. Şehirde erken akşam yemeği ve daha sonra Havalimanı'na transfer. Türk Hava Yolları ile, saat 20.05' de İstanbul Havalimanı'na hareket. Saat 22.05'de varış ve karşılama. Taksim ve Kadıköy'e transfer.